Medine Gezilecek Yerler

madina, saudi arabia, mohammed-956440.jpg

Medine, İslam dini açısından  oldukça önemli bir şehirdir. Mesicidi Nebevi, Peygamberimizin Kabri ve daha birçok kutsal mekan ile dünyanın her yerinden müminlerin görmek istediği bir konumdadır. Hac ve Umre turlarımızda ziyaret ettiğimiz ve kısa süre konakladığımız Medine şehrinde ziyaret edilen yerlerin önemini sizlere anlatmak istedik. 

Mescidi Nebevi

 

Medine’ye hicretin ardından Hz. Muhammed ve ashabı, tarihin tanık olduğu en önemli yapılarından birini inşa ettiler: Mescid-i Nebevî. Bu mescit, sadece bir ibadet yeri olmanın ötesinde, İslam’ın kalbinde özel bir yere sahiptir. Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa ile birlikte en kutsal mescitler arasında yer alır. Mescidi Nebevi aynı zamanda “ Mescid-i Rasûl, Mescid-i Şerîf veya Mescid-i Saadet” gibi isimlerle de anılır.
 
Bu mescid, Hz. Peygamber’in devesinin durduğu, Medine’nin tam merkezinde bir yerde kuruldu. İlk başta bu alan, Neccar ailesine aitti ve yanında eski bir mezarlık bulunuyordu. Hz. Muhammed ve ashabı, bu mezarlığı temizleyerek mescidin inşasına başladılar. Hatta Peygamberimiz, bu inşaat sürecine bizzat el attı. Öyle ki, taş ve kerpiç taşıdı, duvarları ördü ve şu samimi duayı dile getirdi: “Allahım! Gerçek hayat ahiret hayatıdır. Ensar’a ve Muhacirlere affet!”

İlk haliyle mescidin üç kapısı vardı. Ancak, kıble yönü Mekke’ye dönük olarak değiştirilince, kapılardan biri kapatıldı ve kuzeye yeni bir kapı eklendi. Mescidin doğusunda, Hz. Muhammed’in eşleri Hz.Aişe ve Hz. Sevde için iki ayrı oda yapıldı ve zamanla daha fazla oda eklenerek bu odaların sayısı dokuza ulaştı. Ayrıca mescidin bir kısmında Suffa adında bir alan bulunmaktadır. Burası, gündüzleri eğitim için, geceleri misafirler ve evsizler için bir sığınak olarak kullanılmıştır.

Hayber’in fethinin ardından, mescid genişlemeye başladı. Hz. Muhammed bu dünyadan ayrılmadan kısa zaman önce, evlerden mescide açılan kapılar, Hz. Ebubekir’ın kapısı dışında, kapattırıldı. Bu süreçte, Hz. Muhammed’in eşlerinin odalarına dokunulmadı ve kendisi vefat ettiğinde Hz. Aişe’nin odasına defnedildi. Emevi Halifesi Ömer İbn Abdilazîz döneminde, Peygamberimizin eşlerinin odaları da mescide dahil edildi.Rasullullah’ın kabri Hz. Aişe’nin odasında olduğu için, bu odanın bir kısmı mescide dahil edildi. 

 

Günümüzde, Mescid-i Nebevî’nin ilk inşasında 2475 m. kare olan alanı, tarih boyunca yapılan genişletmelerle 12271 m. kareye ulaştı. Ve şimdi, bu kutsal mekanın daha da genişletilmesi düşünülüyor.

Mescidi Nebevi'nin Önemi ve Fazileti

Mescid-i Nebevî, sadece fiziksel bir yapıdan ibaret olmayan, derin manevi anlamlarla dolu kutsal bir mabeddir. Bu özel mescid, İslam’ın tarihinde ve öğretisinde merkezi bir yere sahiptir.

Düşünün, yeryüzünde sadece üç mescit için özel bir yolculuk yapmak öneriliyor ve Mescid-i Nebevî bu üçten biri. Medine’nin huzurlu atmosferinde, bu mescid, ziyaretçilerine manevi bir enerji sunuyor. Rasûlullah (s.a.s)’ın bu mescitteki hutbeleri, namazları ve eğitimleri, bu yapının sadece fiziksel bir varlık olmadığını, aynı zamanda bir ruha sahip olduğunu kanıtlıyor.

Mescid-i Nebevî’nin “Ravza-i Mutahhare” bölümü, bu manevi enerjinin en yoğun hissedildiği yerlerden biridir. Peygamber Efendimiz’in bu bölümü cennetin bir parçası olarak tanımlaması, mescidin manevi derinliğini vurguluyor. Hatta mesciddeki hurma kütüğünün çıkardığı sesler bile, Rasûlullah (s.a.s) ile bu kutsal mekan arasındaki derin bağı ortaya koyuyor.


Aynı zamanda, Mescid-i Nebevî sadece namaz kılmak için değil, aynı zamanda ilim öğrenmek ve öğretmek için de önemli bir merkezdir. Rasûlullah’ın (s.a.s) burada verdiği dersler, İslam’ın temellerini şekillendiriyor.

Kısacası, Mescid-i Nebevî, İslam toplumu için sadece bir ibadet alanı değil, bilginin, faziletin ve maneviyatın da merkezidir. Bu mabed, mescitlerin sonuncusu olarak anılmakla kalmaz, aynı zamanda ziyaretçilerine benzersiz bir ruhsal deneyim sunar. İşte bu, onu dünya genelinde özel kılan şeydir.

 

Hz. Muhammed'in Kabri

İslâm’ın ilk dönemlerinde, kaderle ilgili inançlar tam oturmadığı ve eski Arap gelenekleri hâlâ devam ettiği için kabir ziyaretleri bir süreliğine yasaklanmıştı. Ancak bu durum zamanla değişti. Nitekim Hz. Muhammed, kabir ziyaretlerinin insanlara ölümü hatırlattığını ve bu nedenle önemli olduğunu belirtmiş.

Hz. Peygamber’in aramızdan ayrıldıktan sonra Medine’deki evinde son yolculuğuna uğurlandığını bilmek duygusal bir anlam taşıyor. Sonrasında ise ilk iki halife, Hz. Ebûbekir ve Hz. Ömer de onun yanına defnedildi. Mescid-i Nebevî’nin genişlemesiyle bu kabirler mescidin içerisinde özel bir bölümde korundu. Üzerlerine özel bir kubbe yapıldı ve etrafları demir parmaklıklarla çevrildi.

Hacca giden birçok Müslüman için Medine’ye uğramak ve burada Hz. Muhammed’in kabrini ziyaret etmek oldukça kıymetli bir durumdur. Bu dini açıdan bir zorunluluk değildir ancak Müslümanların gönülden gelerek yaptığı bir ziyarettir. Ayrıca İslâm alimlerine göre bu ziyareti atlamak, maneviyat açısından büyük bir eksiklik olarak görülür. Hz. Muhammed’in söylediği bazı hadisler de bu ziyaretin ne kadar değerli olduğunu vurguluyor.

Medine’ye varan ziyaretçiler genellikle Mescid-i Nebevî’ye gidip, iki rekât namaz kılıyorlar. Sonrasında Hz. Peygamber’in kabrine doğru yönelip selam veriyorlar. Tabii bu sırada Hz. Ebûbekir ve Hz. Ömer’i de unutmuyorlar. İnanışa göre bu selamı kabirdekiler duyuyor ve ziyaretçiyi hissediyorlar.

Özellikle Bedir Savaşı’nda Hz. Muhammed’in düşmanın ölü bedenlerine seslenmesi, bu inanışın ne kadar derin köklü olduğunu gösteriyor. İslâm âlimleri, ölülerin bizleri duyduğuna, fakat cevap veremediğine inanıyor.

Medine’deyken, Müslüman ziyaretçiler kutsal bu topraklarda ibadetlerini yerine getiriyor, Kur’an okuyor ve dua ediyorlar. Medine’den ayrılırken ise son bir kez Hz. Peygamber’in kabrine gidip veda ediyorlar. Bu an, onlar için derin bir manevi anlam taşıyor. Hem kalplerini dolduran bir huzur kaynağı, hem de İslâm’ın bize öğrettiği saygı ve sevgiyle gerçekleşiyor.

Kuba Mescidi

Hz. Muhammed Medine’ye girmeden önce, Hicret sırasında bugün Kuba Mescidi dediğimiz önceden bir yurt olan bu bölgeden kalmıştır. Bu mescidin inşası Kuba halkı tarafından getirilen taşlar ile yapılmıştır. İnşa sırasında, Ammar İbn Yasir’e gösterdiği büyük çabasından dolayı “İslam’da mescit inşa eden ilk kişi” denilmiştir. 

Kuba Mescidi’nde Pyegamberimizin her cumartesi namaz kıldığı aktarılmıştır. Burası güvenli ve özgür bir ortamda Müslümanlar tarafından yapılan ilk mescid olması nedeniyle ayrı bir öneme sahiptir. 

Peygamberimiz bir hadisinde ‘Kim Kuba mescidine kadar gider ve orada namaz kılarsa, kendisi için umreye denk ecir olur.’  buyurmuştur. 

Ara